top of page

Ortadoğu; savaş, güçler ve çözüm


Dünyadaki çok yönlü gelişmelerin tümüne odaklanmak mümkün değil. Her gelişme dinamiğinin çekim gücü farklıdır ve bu çekimin derecesine göre ilginin yöneldiği olgu ve olayların tipi değişiyor.

Kürtler, Ortadoğu'da bu ilgi odağına bütün ağırlığıyla oturmuş durumdadır. Dünya birleşik veya karşıt güçleri Kürtlerin bu ağırlığını göz önünde bulundurmadan hareket edemiyor ve siyasi tutum belirleyemiyor.

Dünyada bu çerçevede bir çok bölgede ve özellikle Ortadoğu'da savaş bütün ağırlığıyla ve dehşet verici karakteriyle devam ediyor. Bu savaşın Ortadoğu halkalarının iradesine rağmen devam etmesi, savaşın etki alanında olan bütün halkları ve devletleri de kapsama alanı içine almaktadır. Halkaların barış içinde, güven ve huzur ortamında yaşamasını olanaksız kılıyor. Savaşın boyutu insanları perişan ediyor, yaşam alanlarını zehirleyerek yok ediyor.

Sorunların savaş dışında çözülebilmesinin zeminini oluşturma olanakları, klasik siyasi ve geleneksel tutumlar nedeniyle heba ediliyor; hesabı yapılamayacak ölçüde insan, mal ve enerji kaybına yol açıyor.

Bu savaş atmosferinin içinde bölge egemen devletleri ve uluslararası birleşik güçleri sorunu çözmeye odaklanmak yerine, odaklandıkları kısa vadeli hesaplar yaparak, Ortadoğu'da hayatı yaşanmaz hale getiriyor; ulusal, etnik ve mezhepsel çatışmaları derinleştiriyor.

Oysa, barış ve huzurun, kardeşçe bir arada ve yan yana yaşamanın zemini Ortadoğu'da güçlüdür. Terör örgütlerinin bu alanda uzun süre tutunması ve başarılı olması mümkün değildir. Öte yandan gerek bölgesl gerekse uluslarsrası güçler Ortadoğu'nun bu güçlü zeminini korumak yerine, hala parçalamayı esas alan geleneksel alışkanlıklarını test etmeyi tercih ediyorlar. Yüz yıl önce parçaladıkları toplumlarla oluşturdukları egemenlik sahaları ve rejim tipleri sorun üstüne sorun yaratıyor.

Çözüm olanak ve şartlarının kullanılabilmesi için, bize göre Ortadoğu'da savaşın bir an önce sonlandırılması veya alanının oldukça sınırlandırılması gerekmektedir. Bu ilk adımdır. Bundan sonrasında atılacak öncelikli adım, bölgeye, bölge halklarına istikrar ve güven sağlayacak, evrensel demokrasi ve hukuk ilklerine dayalı, denge sağlayıcı çözümleri tartışmaktır. Hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmış, sürekli baskı altında tutularak, tarihsel ve kültürel değerleri yok edilmeye çalışılan ulusal ve etnik toplulukların kendi demokratik, hukuksal, kültürel ve toplumsal haklarını kullanmaları çağımızda evrensel bir zorunluluktur, temel bir ilkedir. Bu hakkın gasp edilmesi veya kullanılmasına imkan verilmemesi, var olan hiç bir temel sorunu çözmeyeceği gibi, bölge egemen devletleri dahil dünya ulusları ve insanlık için daha yıkıcı sonuçlar doğurmaya devam eder. İnsanlığın eriştiği ve yakınlaştığı bu gelişme düzeyinde bu gerçeği herkesin ve her kesimin görmesi gerekir. Temel siyasi ilke ve yaklaşımlar bu haliyle şekillendiğinde DAİŞ ve benzer terör örgütlerinin hareket etme yeteneği hemen hemen sıfırlanır. Bu yaklaşım tarzı, sorunları çözme yönünde atılacak sonraki adımların önünün açılmasında etkili olacaktır. Bu çerçevede atılacak üçüncü adım, sorunların çözümüne bölge halkalarının aktif iradesinin yansıtılması ve katılımının sağlanmasıyla kalıcı bir barışa doğru yol almaktır.

Kürtler bu durumda aktif bir taraf olduğunu kanıtlamıştır. Artık onlarsız Ortadoğu'da ve bölge devletlerinin geleneksel egemenlik sahalarında ortaya çıkan sorunların çözümünün olanaksız olduğu görülmüştür. Kürtleri hesaba katmayan, onları çözüm masasının bir aktörü olarak görmeyen bir yaklaşım, barış ve uzlaşma araçları yerine, savaş ve çatışma gibi unsurlardan başka bir tercih yapmayı istemeyen kesimlerin tutumunu açığa çıkaracaktır.

Hiç bir bölge devleti bu gerçeği göz ardı etmemeli. Ne İran ne de Türkiye bu realiteye artık gözü kapalı yaklaşabilir. Bölgede Şia güçlerinin hakim olmasını isteyen İran, bu politikanın kendileri için bile bir güvence olmadığını, bölgede istikrar ve barışa hizmet etmeyeceğini anlamak zorundadır.

Diğer yandan Türkiye, Sunnilerin bölgede etkinliğini güçlendirecek farklı bir hevese kapılmamalıdır. İki egemen devletin bu yöndeki politikaları yanlıştır ve bu yaklaşım biçimi, temsil ettikleri halkların yararına da değildir. Tersine bölgede etnik, ulusal ve mezhepsel çatışmalar, bu güçlerin yıkımını da sağlayacak gerçek bir tehlike unsurudur.

Biz parti olarak bu gerçeğin uluslararası güçler ile birlikte bölge devletlerinin de kabul etmesini ve bu yönde adımlar atmalarını ısrarla vurgulamaktayız.

 
 
 

Comments


SON YAZILAR

Federalistler

© 2023 by Kathy Schulders. Proudly created with Wix.com 

  • Grey Twitter Icon
bottom of page