top of page

ABD Yeni Yönetimi:Kürtler ve beklentiler


ABD’de, başkanlık seçimlerinde Trump’ın seçilmesi sürpriz olarak karşılandı. Genel beklenti, demokrat parti adayı Hilary Clinton’un seçileceği yönündeydi. Öyle olmadı ve bu beklenti içinde olanlar bir anlamda şaşkınlığa uğradı.

Trump’ın başarısında, seçim kampanyası boyunca, onun, dış politikadan ziyade Amerikalılar üzerinde yoğunlaştırdığı söylemlerinin etkili olduğuna kuşku yok. Müslümanların ABD’ye sokulmaması, sınırların mültecilere kapatılması gibi radikal söylemlerin yanı sıra Amerikalı orta gelir kesiminin beklentilerini karşılayacağına ilişkin,vergi indirimlerini de kapsayan vaatleri, bu başarıyı sağlamasında ayrıca önemli rol oynadı, diyebiliriz.

D. Trump’ın kimilerince beklenmeyen başkanlığı gibi, bundan böyle Amerika’nın iç ve dış ilişkilerinde ve bu yönde yürüteceği politikalarında da yeni sürprizler olacağını düşünenler var.

Bilindiği gibi Trump, devlet tecrübesinden ziyade iş adamı kimliğiyle bilinen biri. Seçim sürecinde dış politikaya ilişkin tutumlarını ifade eden söylemlerde, diplomasi dilini kullanamadığı göz önüne alındığında, bu anlamda ABD başkanlarının geleneksel profillerinden hiç birine uygun bir imaja sahip olmadığı da görüldü. Yaşamı boyunca şirket yönetmek, ticari ilişkiler geliştirmek ve bu doğrultularda stratejiler planlamak olan birinin, Amerika gibi çok karmaşık bir toplumda ve ABD’nin karmaşık dünya siyasetinde oynayacağı rolü ve yapacağı işleri kestirmek bu nedenle kolay değil.

Bu noktada belirsizlikler ağır bassa da özellikle Ortadoğu’da devasa sorunlar Trump’ı bekliyor.

Seçim kampanyası boyunca verdiği mesajlar, kullandığı dil, hedef aldığı kesim ve alanlar; bugünden sonra bir politikaya dönüşür ve bu doğrultuda hareket edilirse, var olan sorunlara yenileri eklenebilir. Suni İslam ve Şia yayılmacılığı arkasında duran ülkeler arasında ciddi anlaşmazlıklar yaşanabilir. Öyle olması halinde Ortadoğu’da ağırlıkları olan devletler bu çerçevede mevcut pozisyonlarını koruyamazlar. Öncelikle Trump’ın politikalarından etkilenmemek için karşıt yönde veya daha uyumlu pozisyon kaymaları yaşanabilir. Bu pozisyon değişimi sadece bölge devletleri ile sınırlı olmaz, aynı şekilde ve ağırlıkta küresel güç dengelerini de bu değişime zorlar.

Kuşkusuz Ortadoğu’da Kürtler de bu değişimden etkilenecektir. Kürtler, büyük nüfusuyla etnik bir sorun olmakla birlikte, kendi coğrafyalarında kendi geleceğini belirleme hakkıyla, siyasi sorunun en önemli unsuru olarak bölgede ve dünyada öne çıkmış bulunmaktadırlar.

Artık dünya da, bölgenin en önemli sorununun Kürt ve bu realiteye bağlı Kurdistan sorunu olduğu gerçeğini kabul etmektedir. Kürtler bir başka özelliğiyle de dünya siyasetinde öne çıkmış bulunmaktadır. Gerçekten de yıllardır Kürdistan’ın iç bölgelerinde ve dışında sürekli savaş ortamında bulunmakla kazanılan deneyimler açısından Kürdistan güçleri pratikte dikkati çeken önemli ilerlemeler kaydetmiş ve bu yönüyle de dünyada saygın bir imaj kazanmıştır. Durum böyleyken hem bölgesel hem de küresel güçlerin Kürt gerçekliğini görmezden gelmesi artık mümkün değildir. Özellikle bölgesel güç ve devletler, bu yönde yürüttükleri geleneksel politikalarını gözden geçirmekle karşı karşıyadırlar.

Türkiye, Arap ülkeleri ve Fars devletleri, Kürtlerin konumu gereği, muhatap güçlerdir. Bu devletler Kürtlerle olan sorunlu ilişkilerinde uzlaşma yönünde adım atmazlarsa, risk unsuru olmaya devam edeceklerdir. Kürtler, Ortadoğu’da ve dünyada artık bir güçtür ve bölgesel bir aktördür. Dünya ülkelerinde ve kamuoyunda Kürtlere bu noktada artan ilgiyi Türkiye, İran ve Arap ülkeleri eski yaklaşımlarla uzun süre göz ardı edemez.

Bölge devletlerinin üye olduğu kurumlar, bağlı bulundukları askeri ve siyasi örgütler, ekonomik ve stratejik müttefikler, Kürt ve Kürdistan meselesinde bölgenin egemen devletleri ile artık aynı yaklaşıma sahip değiller ve bu konuda politikalarını, onlara rağmen değiştirebilmektedirler.

Ortadoğu bölgesi, sahip olduğu enerji rezervleri, yer altı ve yer üstü ekonomik kaynakları bakımından her zaman önemini korumuştur. Küresel güçler bu bölgede istikrarlı, güvenilir, stratejik müttefiklere her zaman muhtaçtır. Bu açıdan bakıldığında, Kürtlerin Ortadoğu’da öne çıkan bir güç olduğu görülüyor. ABD yönetiminin dün Kürtlere olan ilgisi ve yakın ilişkisi biliniyor. Bu ilişkilerin ABD’nin yeni başkanı Trump’la kesintiye uğramadan daha da sıkılaşacağına ve gelişeceğine dair önemli işaretler var. Bu işaretlere bakıldığında, var olan ABD politikasında Kürtlerin ve Kürdistan’ın Ortadoğu’daki statüsünde bir gerilemenin olacağını öngörmek söz konusu değildir. Başkan Trump’ın kişiliği ABD’nin iç ve dış politik-stratejik çıkarlarına aykırı olarak sistemi tersine çevirecek köklü değişiklikler için yeterli değildir. Cumhuriyetçi partinin ABD yönetimindeki siyasi ağırlığı ve geleneksel yaklaşımı, böyle bir ihtimale yer vermez.

Hak ve özgürlükler Partisi olarak, ABD’deki yeni yönetimin Ortadoğu’da değişecek haritalar ve ortaya çıkacak yeni güçlerle şekillenecek siyasetinin devem edeceğini düşünüyoruz. Başkan Trump ve kabinesinden beklentimiz, Kürtlerin ve Kürdistan’ın bölgedeki varlığına ve statüsüne desteğinin devamıdır.

Kürdler ABD için olduğu kadar bütün batılı müttefikleri için de önemli bir güçtür. Bu gerçeği batı kadar dünyanın diğer ülkeleri de kavramış bulunmaktadır. Ortadoğu’da terör örgütlerinin uluslar arası çapta tehlike oluşturacak yıkıcı bir güç haline gelmeden yok edilmesi, Kürtlerin varlığına bağlıdır. Kürtler olmadan Ortadoğu’da ne bölgesel sorunlar çözülebilir ne de terör riski ortadan kaldırılabilir.

Ortadoğu’da barış ve huzur ortamının sağlanmasında da Kürtler kilit rol sahibidirler. Zira farklı etnik ve kültürel topluluklarla çeşitli din ve mezhep gruplarının yan yana barış içinde yaşayabileceği tek coğrafya, Kürdistan’dır.

Dış gerçekler bu söylenenleri desteklemekle birlikte, Kürtlerin de söz konusu siyasi olanakları değerlendirmeleri için ayrıca kendi aralarında ulusal siyasetin ilke ve değerleri üzerinde uzlaşarak ortak hareket etmeleri hayati bir gerekliliktir. Dört parçadaki Kürtler, ulusal siyasetin bu ilke ve değerleri üzerinde taleplerini, parçalar arası gelişmeler düzeyini dikkate alarak, birlikte dünya kamuoyuna ve siyasi platformlara taşıyabilirlerse, hak ve kazanımlarını daha da genişleterek ileri götürebilirler. Bunun için nesnel siyasi şartların, parçalar arası arzu ve hassasiyetin, siyasi kapasite ve manevra yeteneğinin yeterince olgunlaştığını söyleyebiliriz.

Sonuç olarak, partimiz, öncelikle halkın çıkar ve refahını, güven ve huzur ortamını, bugün ve geleceğini gözeten ve sürdüren bir siyaset yürütmeyi esas almaktadır. Bu çerçevede halkımızın temel hak ve çıkarı nerede ve nasıl elde edilebiliyorsa, orada olacağız ve öyle yapacağız. Kürt halkının kurtuluşu sonuçta kendi ellerindedir. Öncelikle Kürtlerin kendi aralarında ulusal demokratik siyasetin ilke ve değerleri üzerinde uzlaşarak güçlü ve istikrarlı ittifaklarla süreklilik gösteren ilişkilerde buluşmalarını arzu ediyoruz.

İşimiz kolay değil.

Bunun yanı sıra, dünyada dostlara da ihtiyacımız var. Onlarla da insani, siyasi ve diplomatik ilişkileri sürdürmeliyiz.

Güney Kürdistan için bağımsızlık, diğer parçalar için barışçıl, demokratik ve federal bir devlet talep ediyoruz ve bu yönde mücadele halindeyiz.

Bunun için başta ABD ve Batı ülkeleri ile dünyanın diğer demokratik ülkelerinden; barış yanlısı, insan haklarına saygılı, humaniter kişi ve kurumlardan bu haklı mücadeleye ve çabaya destek vermelerini arzu ediyoruz ve bekliyoruz...

 
 
 

Comments


SON YAZILAR

Federalistler

© 2023 by Kathy Schulders. Proudly created with Wix.com 

  • Grey Twitter Icon
bottom of page