Yeni Anayasa mı, Anayasal değişiklik mi?
- Ahmed Kaymak
- 30 Ara 2016
- 6 dakikada okunur

Türkiye'de, cumhuriyetin kuruluşundan beri bir sistem sorunu olduğu gibi Anayasa sorunu da hep var olagelmiştir. Türkiye’nin siyasi tarihini bilenler için bu durumun normal olduğu söylenebilir. Başka bir deyişle üniversite profesörleri, Anayasa hukukçuları, siyaset bilimcileri ve akademisyenler bu durumun farkındadırlar. Açık söylemek gerekirse, daha ilk bakışta, Türk Anayasası’nda belirtilen devletin yapısına ve rejiminin biçimine ilişkin niteliklerin Türkiye toplumundan ve halk gerçeğinden uzak, yapay ve zorlama tanımlamalarla örtüldüğünü görmek çok da zor değildir.
Devletle halk ilişkisi, Anayasa’da belirtildiği gibi esnek, uyumlu, özgürlükçü ve demokratik değil; tersine uygulama alanında halkın devlet üzerinde gerçek hiç bir siyasi tasarrufuna yer yoktur. Halk devlete hizmet eden, onun buyrukları dışına çıkma olanağı olmayan, devlet için sürekli kullanılan bir malzemedir. Bundandır ki, devlet halka güvenmek yerine halktan devlete güven duymayı bir yükümlülük olarak hissetmesini talep eder. Türkiye’de devletin devamlı halkla, zaman zaman sağ ve solla, zaman zaman dinsel mezhep ve cemiyet gruplarıyla, işçiyle, kendisine ayak uydurmayan sermaye kesimleriyle çatışması bu yüzdendir. Türkiye'de insanlar devletten korkar.
Türk sisteminde Kürtler ve Ermeniler zaten ezeli kadim düşmanlar olarak hafızalara kazınmış durumda. Devlet bu etnik topluluklardan hangisi risk yaratacak bir güç haline gelirse, silahını Türk halkı adına ona doğrultur; onlara hapishane ve sürgün yolunu gösterir. Bu nedenle Türkiye'de devlet etnik ve ulusal topluluklarla sürekli problem halindedir.
Dinsel grup ve cemiyetler devletle olan ilişkilerinde her zaman temkinli ve tedirgindirler.
***
Bu kısa girişten sonra şu söylenebilir: Türkiye’de kronikleşen sorunlar, yaşanan sürekli gerilim ve çatışma, kaynağını mevcut Anayasa’nın taşıdığı anlayıştan ve ruh halinden almaktadır. Bu ruh hali kemalizm diye şekillendirilen subjektif milliyetçiliğin ideolojik tezahürü olarak rejimin bütün doku aralarına sızmıştır.
-TC Anayasası ideolojiktir…
Anayasa bu karakteriyle sorunlu olunca, devlet rejiminin ve bir bütün olarak sistemin pratik politikaları ve uygulamaları da bunun doğal bir sonucu ve yansıması olarak sorunlu olur.
Belirtilmelidir ki devlet ve rejim bir neden değil, sonuçtur. Neden, Anayasa’dır.
Tekrar belirtmek gerekir ki TC Anayasası demokratik bir içeriğe sahip olmadığı için, rejimin ve bir bütün olarak devlet sisteminin demokratikleşeceğini beklemek yanıltıcıdır. Anayasa, toplumun istek ve iradesine değil, bir tek kişinin istek ve iradesine bağlanmıştır. Bunu görmek için yürürlükteki Anayasa'nın hemen başlangıç bölümünün birinci paragrafına bakmak yeterlidir. Orada şöyle yazıyor:
" Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inklâp ve ilkeleri doğrultusunda...(...) TÜRK Milleti TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur." *
Anayasa'nın 2. maddesi de yine bu doğrultuda, "Türkiye Cumhuriyetini, Atatürk milliyetçiliğine bağlı" kılarken Anayasa başlangıç paragrafındaki ilkeleri tekrar hatırlatır. Bu maddede ayrıca Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk milliyetçiliği doğrultusunda şekillenmiş "sosyal bir hukuk devleti" olduğunu açıkça belirtir.
***
Yukarıda Anayasa'dan aktardığımız bölüm ve maddeler Anayasa'da belirtilen alt sıra bütün maddeler için üst norm işlemine tabidirler. Yani kişi hak ve özgürlüklerini kullandığında, bu hakkı kullanma biçimi, amacı ve alanı "Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inklâpları doğrultusunda" değilse, bu hakkın kullanılamayacağı burada hükme bağlanmıştır, yani yasaktır. Bu hüküm kişi, grup, dernek, örgüt ve siyasi partileri de yine kapsamı içine almaktadır. Başka bir deyişle, siz, Anayasa'nın bu hükmüne göre, Atatürk milliyetçiliği anlayışına dolaylı veya doğrudan aykırı veya onu reddeden bir dernek, bir vakıf; insan ve hayvan hakları ile çevre koruma amaçlı bir sivil kurum veya siyasi parti kuramaz, bu yönde faaliyette bulunamazsınız.
Hak ve özgürlüklerin kullanılması 1982 Anayasası'nın İkinci Kısım Temel Haklar ve Ödevler başlığı altında tanımlanmış, 13. maddede bu hakların kullanılması kaydına ilişkin sınırlayıcı durum ve nedenler, " Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir," şeklinde açıklamıştır. Bu konuda aynı bölüm altında 14. madde, ikinci bölümde, bu sebeplerin ne olduğuna ilişkin açık hüküm ise şöyledir: " Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerin hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz." ( Gençliğin korunması başlığı altında ayrıca ekte verilen madde 58'e bakınız.) **
Anayasa'da yer alan daha çok sayıda madde, adı geçen Anayasa'nın başlangıç bölümündeki ile 1., 2., 3., ve 4. maddelerdeki hükümlere tabi olarak düzenlenmiştir ve uygulamada belirleyici kararlar, bu maddelerin yorumuna dayandırılarak verilmektedir.
Bu durum açıkça, TC Anayasası'nın toplumsal bağının olmadığını, toplumun genel iradesini yansıtmadığını, kişi hak ve özgürlüklerini subjektif milliyetçilik ideolojisi içerisinde sınırlandırarak ayrıca dilsel, düşünsel, dinsel ve etnik gerçeklikleri yok sayıp yasakladığını göstermektedir.
Anayasa, bunları yaptığını saklamıyor da. Aklı başında herkes bu Anayasayı okuduğunda, bunun bir tek kişinin, Atatürük'ün iradesine, onun inklâp ve ilkelerine dayandırıldığını ilk okumada hemen fark eder.
1921'den başlayan ve 1982 Anayasası'na kadar devam eden Anayasa geleneğinin yansıttığı ruh hali, bir disiplin Anayasası şeklinde varlığını korumuştur. Tek kişi istek ve iradesine ve onun ideolojik dünyasına uydurulmaya çalışılan böyle bir Anayasa, siyasal düzlemde doğal olarak tek devlet, tek dil, tek bayrak tek ulus biçimindeki ideolojik ağırlığını hissettirmeyi devam ettirecektir.
-TC Devleti Anayasası toplumsal ayrımcılığın, etnik ve ulusal toplulukların red ve inkarı üzerinde biçimlenmiş ırkçı ve siyasi bir belgedir.
TC Anayasası bu ideolojik içeriğiyle demokratik ve özgürlükçü bir nitelikten yoksun olduğu gibi, ayrımcı ve dışlayıcı bir karaktere sahiptir. Türkiye coğrafyasanın çeşitli etnisitelerini, tarihi ve kültürel çeşitliliğini kabul etmeyen ve Türk dışında bütün ötekilerin varlığını yok sayan bu Anayasa, toplumsal barış ve huzurun teminatı olmak bir yana, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devlet erkine tek taraflı verdiği hak ve yetkiyle toplumsal kutuplaşma ve çatışmayı tahrik ve teşvik eden bir işlev görmüştür. Türkiye'de geçmişten bu güne gelen ve hala yıkıcı sonuçlarıyla çeşitli yoğunluklarda devam eden toplumsal, sınıfsal, etnik ve mezhepsel çatışmanın temeli Anayasa'dadır. Bu Anayasa bir çok etnisiteyi görmezden gelip yok sayarken Türk etnisitesini yapay süslü bir karakterle donatıp yüceltiyor. Bir mezhebi tutup imtiyaz tanırken, diğerinin varlığına ve inancına aynı insani ve hukuki ilgiyi göstermiyor.
-TC Anayasası agresiftir...
Irkçı ve yapay bir milliyetçilik ideolojisi ile yoğrulan hükümlerle doldurulan böyle bir Anayasa'nın, modern demokratik dünyanın hiç bir ülkesinde bir benzeri yoktur. Gerilimli, paranoid ve agresif bir ruh halinin egemen olduğu bu siyasi belgenin Türkiye'de barış, huzur ve güven ortamını sağlamsı eşyanın doğasına aykırıdır. Tersine gücünü ve kaynağını bundan alan rejim güçleri toplumla, toplumun değişik inanç gruplarıyla, işçilerle, kendilerine ayak uydurmayan sermaye kesimleriyle, etnik ve kültürel topluluklarla sürekli bir çatışma halindedir.
-Anayasa taraflıdır, taraftır...
TC Anayasaları halkın, toplumsal kesimlerin, sivil aktörlerle etnik siyasi grup ve topluluk temsilcilerinin, yapılmaları sırasında irade beyan ederek üzerinde uzlaştıkları ortak bir toplumsal sözleşme biçiminde ortaya çıkartılmış hukuksal metinler değildir. Türkiye'de çeşitli ana dinler vardır. Ayrıca farklı mezhep ve inanç kolları Türkiye'de inanç çeşitliliğini gösteren geniş bir kesimi kapsıyor. Türkiye'de Anayasalar hazırlanırken bunlar hiç bir zaman doğrudan ve dolaylı olarak sürece dahil edilmemişlerdir.
-1982 Anayasası oligarşiktir; meşruiyet sorunu vardır...
Öncekiler gibi 1982 Anayasası da asker, bürokrat ve sermaye güçlerinin ittifakıyla toplumdan kopuk bir avuç siyasi elit tarafından yazılıp topluma dayatılmıştır. Yürürlüğe girdiği günden bu yana meşruiyetinin tartışma konusu olması bu nedenledir. Bu belgenin meşruiyetinin olmadığını bugün toplumun bütün kesimleriyle ülkeyi yönetenler de söylemektedirler.
***
Yaygın ve geniş kesimlerin meşruiyetini sorgulamaya başladığı bu Anayasa ile toplumun yönetilemeyeceği ve toplumun giderek bu yönde yükselen değişiklik talepleri uzun zamandır AK Parti hükümetinin de gündemde tuttuğu önemli konulardan biridir. Hükümet ve devlet başkanı bu konuda her zaman görüş birliği içinde göründüler. Daha da önemlisi 1982 Anayasası'nı değiştirmekten öteye Yeni Anayasa yapma konusunda sık sık görüş beyan ettiler, toplumun değişim ihtiyacına karşılık veren bir tür popülizm yapmaktan geri durmadılar. Toplum, siyasi kesimler, özellikle de Kürtler ve onların siyasi grup, elit ve temsilcileri bu yönde olumlu bir beklenti içine girdiler.
Ancak gelinen noktada, sistem partilerinden sadece MHP ile mecliste ele alınan Anayasa konusunun, bir Yeni Anayasa yapma amacından tamamiyle uzaklaştığını göstermektedir. Yani AKP ve MHP'nin uzlaştığı halle bundan sonra yasama organında yapılacak işlemin, 1982 Anayasası'nda bütün alt maddeler için üst norm gücü olan 4 maddenin olduğu gibi muhafaza edilerek kimi maddelerde rötuşlar yapmaktan ibaret olacağıdır. Kısacası, beklenen köklü bir hukuksal değişimin söz konusu olmadığı hükümet tarafından yapılan son açıklamalarla da açıklık kazanmış bulunmaktadır.
Yeni Anayasa yapma fikri, projesi ve süreci böylece hükümet ve devlet başkanı tarafından rafa kaldırılmış bulunmaktadır. Böylece Türkiye'de devlet başkanı ve iktidar partisinin siyasi ağırlıkları altında mevcut Anayasa'da kimi maddelere ilişkin değişiklik konuları ciddi bir muhalefetle karşılaşmadan meclis gündemine kolayca taşınmıştır.
Rejim güçlerinin toplumun değişim istek ve taleplerine artık pek aldırış etmediği görülüyor.
Peki bu halde süreç iktidar partisi ve devlet başkanının istediği biçimde ilerleyebilecek mi?
-Bir sonraki bölümde kaldığımız yerden devam edeceğiz....
TC Anayasası başlangıç bölümü
1. paragraf: "Türk vatanı.... Yüce Türk devleti...."
2.paragraf: "...egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletinin olduğu..."
4.paragraf: "Hiçbir faaliyetin .... Türklüğün milli menfaatlerinin... Türk varlığının... Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin..."
5.paragraf: "Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetleri..."
6. paragraf: Türk vatandaşlarının..."
8.paragraf: Türk Milleti tarafından..... Türk evlatlarının...."
Birinci Kısım
Madde 5- "Türk milletinin..."
Madde 6-"Türk milleti...."
Madde 7-"Türk milleti..."
Madde 9-"Türk milleti..."
Madde 42- 10. paragraf: Türkçeden başka hiç bir dilin...Türk vatandaşlarına ait ana dilleri..."
Dördüncü Kısım ve sonrakiler
Siyasi haklar ve ödevler başlığı altında
Madde 66-"Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür."
Madde 66- 2.paragraf: Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk'tür."
Madde 67- "(değişik:23.07.1995) on sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı kamu hizmetlerinde faaliyette bulunabilir."
Madde 69- paragraf 10- "Türk uyrukluğunda...
Madde 70-" Her Türk kamu hizmetine girecek hakka sahiptir."
Madde 72-"Her Türkün hakkı ve ödevi
Madde 72- "Yirmi beş yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir."
Madde 90- "paragraf 2- Türklerin yabancı ülkelerde mülkiyet hakkı..."
Madde 90-paragraf 4-" Türk kanunlarının..."
Madde 101 "Türk vatandaşları arasından..."
Madde 132-"Türk silahlı kuvvetleri..."
Madde 134-"Türk kültyür..., Türk Tarih..., Türk dili..., Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu..."
Madde 134- paragra 2- "Türk Tarih Kurumu..."
Madde 74- "Türk toplumu..."
* * Madde 58- " Devlet istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında Atatürk ilke ve inklâpları doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetiştirme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır."
Comments