Birlik mi Kördüğüm mü?
- H. Huseyin Elon
- 10 Tem 2017
- 3 dakikada okunur

Kuzey Kurdistan'da birlik siyaseti zaman zaman yapılan bazı girişimlerle gündeme geliyor. Bu konudaki girişimlerin bir kısmının samimi olduğundan kuşku yoktur. Bir kısmı ise her zaman arka plan aktörleri tarafından yönlendirilmektedir. Buna da artık kuşku yoktur. Bu yüzden birincilerin başarılı olduğundan söz etmek zordur, hatta imkansız görünüyor.
Samimi olanların handikapı, ikincilerin etki alanından kurtulamadıkları olduğu görülüyor. Bu handikap, ne zaman bir birlik meselesi ortaya gelse, birlik için kalkış noktasında ve izlenmesi gereken yöntemlerde kendini gösteriyor. İlkelerden ziyade biçimsel ve yapay gerekçeler ön plana çıkıyor. Herkes fedakar olduğunu, halk için ellerinden ne gelirse esirgemeyeceğini söylüyor. Kişisel hesaplar lanetleniyor, taraflar karşı karşıya bulundukları sorumluluğun ne kadar zor olduğunu birbirlerine hatırlatıyorlar. Doğal olarak olumlu bir hava, bir beklenti oluşuyor.
Bu havada bir kaç görüşme gerçekleşiyor. Her görüşmede tekrarlanan aynı şeyler oluyor. Nihai adıma yaklaştıkça, üslup değişiyor. İlkeler ve değerler bir yana bırakılıyor, taraflar "kırmızı çizgilerinden", şartlardan bahsetmeye başlıyorlar.
Bu durum tarafların bütün çabalarını boşa çıkarttığı gibi birbirlerini anlamadan ilişkilerin tekrar başa dönmesine yol açıyor. Her kes kendi yoluna yine kendi kendisiyle devam ediyor. Bir önceki durumdan ileri bir adım atmadan kendileri dışında halkın gidip gelmediği bürolarına dönüyorlar.
Herkes birlik için yapılan görüşmelerde kendini haklı, karşısındakini haksız buluyor. Temsil ettikleri üye ve taraftarlar da buna inanıyor, diğerlerine kızıyorlar.
Kim doğru söylüyor gerçekten; kim haklı, kim haksız?
Çözmek, zaman alıyor, ya da olay büsbütün unutuluyor.
Kuzey Kurdistan'daki siyasilerin başardıkları iyi işlerden biri budur.
İlkeler, değerler, sorumluluklar; yapay gerekçelerin, kırmızı çizgi ve yapay şartların gölgesinde önemlerini kaybediyorlar.
***
Politikada ve gerçek hayatta bir ihtiyacın tespiti kolaydır; ama o ihtiyacın hangi temeller üzerinde, hangi olanaklarla ve nasıl elde edileceği konularında anlaşmak o kadar kolay olmamaktadır. O nedenle söz konusu ihtiyaç bir sorun olmaya başlıyor ve herkesi uzun süre eşit derecede olumsuz etkilemeye devam ediyor.
***
Kuzey Kurdistan'da benzer mücadele araç ve yöntemleri ile benzer hedef ve değerleri savunduklarını ileri süren siyasi grup ve partilerde bu sorun, gün geçtikçe daha hayati bir ihtiyaç haline geliyor ve beraberinde bir çok yeni olumsuzluklara yol açıyor.
***
Birlik siyaseti biçimsel gerekçe ve argümanlar üzerinde değil, ilkesel düşünce, değer ve hedefler üzerinde şekillenir. İki taraf aynı ilkesel düşünce, değer ve hedeflere sahipse, iki taraf olarak kalmaları mantık dışıdır. Taraflar böyle bir durumda kendi pozisyonlarını ve birbirinden ayrı olmaları konusunda kendi haklılıklarını izah edemezler. Savunulan benzer düşünce, ilke ve değerler benzer hedefleri öngörüyorsa, tarafların ayrı olmalarını haklı çıkartacak hiçbir özsel gerekçe olmaz. Taraflardan biri yalan söylemiyorsa, biçimsel ve yapay gerekçeler dışında birlik önünde hiçbir ilkesel sorun yok demektir.
***
Mesela Hak-Par ve PAK arasında geçen yıl birlik için yapılan görüşmelerde varılan nihai noktada öne sürülen gerekçe tam da böyleydi. Ortak ilkeler, değerler ve hedefler konusunda iki partinin de hiçbir itirazı yoktu. Birlik için hiçbir engel kalmamışken, başlangıçta, bütün özverisiyle birliğin gerçekleşmesi için elinden geleni yapacağını söyleyen PAK, son noktada ilkeleri bir yana bırakarak biçimsel olanı "bir kırmızı çizgi" olarak öne sürdü: Partinin adının başına "Kurdistan"ın eklenmesini şart koştu.
Birlik görüşmelerinin sonucunu içtenlikle ve umutla bekleyenler, ilkesel olmayan bu "kırmızı çizgi"nin ve şartın gerekçesini anlamakta güçlük çektiler.
HAK-PAR'ın ilkesel tutumundaki ısrar ve davranışı ise hiç bahse konu olmadı; öylece sessizce bir kenara bırakıldı. Güya Hak-Par birlik görüşmelerinin tıkanmasındaki taraftı. PAK elinden geleni yapmıştı, ama karşı taraf gereken esnekliği göstermemiş ve birlik görüşmeleri sona ermişti!
Hak-Par sözü edilen süreçte PAK ile sürdürülen görüşmeler sonucunda siyasi birlik'in neden gerçekleşmediğini kamuoyuna yeterince izah edemedi. Sağda solda Hak-Par hakkında bu konuda oluşan ön yargılar ve yapılan eleştirilerin bir nedeni de budur. PAK'ın siyasi bakımdan ilkesel bir anlamı olmayan biçimsel ve yapay gerekçelerle sonlandırdığı görüşmeleri Hak-Par neden kamuoyuna açıklama gereği duymadı? Halbuki, bu konuda kamuoyuna tatmin edici bilgilendirme ve açıklamalar yapması için HAK-Par'ın elinde bir çok bilgi, belge ve kayıt vardı.
Hak-Par sözü edilen süreçteki görüşmeler hakkında bugüne kadar bir açıklama yapmamışken, Kürd kesimlerinde, aydınlarında, grup ve parti düzeylerindeki çevrelerde, Hak-Par'a yönelik bu ön yargıların ve eleştirilerin kaynağı ne, kimlerdir?
Birliği gerçekten de biçimsel ve mantıksız gerekçelerle askıya alanların, birliği milli değerlerle şekillenen ilkeler üzerinde inşa etmek ısrar ve hassasiyetiyle hareket edenleri bu şekilde geride bırakmış olamalarının kime ne yararı vardt, kim veya kimler bundan neyin faydasını görebilir?
Herkesin artık açıkça bildiği bir gerçek var: farklılıkları olsa da siyasi ilkeler ve milli değerler üzerinde hareket edenler için siyasi birlik oluşturmaları veya aynı şekilde milli siyasi ittifak oluşturmaları önünde hiç bir engel ve sorun yoktur.
Sözün kısası, Kuzey Kurdistan'da siyasi birlik, bir kördüğüm değil ve bir sorun olarak çözülmesi de zor değildir.
Bunu zorlaştırmak, başka siyasi çıkar ve hesapların birileri için milli davadan daha ön planda tutulduğunu gösteriyor. Kişisel tutku ve basit hesaplar ilişkiler zeminini ayrıca bertaraf ediyor. Bunları örtmek, insanlardan gizlemek için ne yazık ki yalan, baş vurulacak tek araç oluyor.
Aksini iddia eden varsa, buyursun, söz sırası ondadır...
Comments