top of page

İlizyon mu siyaset mi?


Eleştiriyi ve özeleştiri kendimizden başlatmak gerekir.

Bana öyle geliyor ki, Kürd siyasi önderlerimiz, aydınlarımız ve hatta akademisyenlerimiz yön bulma yeteneklerini yitirmişler. Onun içindir ki aynı rotayı izleyip, kendi etraflarında dönüp duruyorlar.

Tıpkı geceleri uçan kelebekler gibi.

Biliyorsunuz, kelebekler doğaları gereği hareket için geceleri Ay ışığını kullanır. Ay onlar için bir nevi navigasyon görevini görür. Ancak evin lambası yada sokak lambası yandığında, bunların yaydığı ışık, ay ışığından daha parlak olduğu için bu ışık kaynağını kendilerine yol gösterici olarak seçerler. Uçuş açılarını lambalara göre ayarlamaları durumunda ise, kelebekler giderek küçülen daireler çizerek, ışık kaynağının dibine kadar uçmaya devam eder ve çoğu hedefine ulaşmadan oracıkta ölürler.

Kürd hareketinin genel tarzı da hep böyle ola gelmiştir.

Bundan bir ders çıkarılması gerekir.

Kürd siyasal hareketinin acil görevlerinden biri, hedefe ulaşma konusunda kullandığı mücadele araçlarını yeniden gözden geçirmek ve değiştirmektir.

"Ceviz kabuğunu doldurmayan" siyasi gerekçeleri bir kenara bırakıp, kafa kafaya vererek, pusulası sağlam yeni bir yön bulma aracı yaratmalıdırlar. Aksi halde mücadele yaşamları, bir lambanın etrafında dönüp duran ve gecenin ilerleyen saatlerinde tek tek ölen kelebeklerin akıbeti gibi olur.

Biliyorsunuz son 10-15 yıldır dünyada ve özellikle Ortadoğu'da yaşanan gelişmelerle birlikte bir bütün olarak Kürd Halkı ciddi fırsatlar yakaladı. Öyle ki, hepimiz, tamam artık, sona yaklaşıldı, özgürlük an meselesi demeye başladık. Ama şimdi dönüp bakıyoruz ki on yıllarca yapılan mücadele ve verilen bedellerle elde edilen bütün kazanımlar, iki yıl içerisinde bir bir kaybedilmiş ve 35 yıl önce yaşanan süreci yaşıyoruz. Ama hala tuhaf bir kayıtsızlık sürüyor. Tuhaf olan, bir zamanlar zafer sarhoşluğuna kapılıp, bu günleri öngöremeyen ve devletleşme şuurundan yoksun olan siyasal parti yöneticilerinden hiç birinin çıkıp, 'Arkadaşlar, nerde yanlış yaptık?' gibi bir soruyu sorma ve ona yanıt bulma ihtiyacı hissetmemeleridir.

Şimdi, on yılların mücadelesinde verilen yüz binlerce şehitle, defalarca uğranılan soykırım ve katliamlarla ulaşılan düzeyde 25 yıldır fiili devlet olup, ama bir türlü devletleşme şuurunu idrak edemeyerek, tekrar işgale maruz kalan Güney Kürdistan'daki siyasi parti ve önderlerinin basiretsiz ve öngörüsüzlüğünden mi bahsedeyim; yoksa Kuzey Kürdistan'daki halkın iliklerine kadar bedelini ödeyerek kazandığı yüzü aşkın belediyenin, onlarca kurum ve kuruluşun birer birer işgal edilmesini mi dile getireyim?

Biliyorum, kaybedilen kazanımlar için ağlayıp sızlanmanın hiçbir faydası yok. Ama, sebep ve nedenleri konusunda bir ders alınması de gerekir.

Ders alınmadığı görülüyor…

Herkes çok iyi biliyor ki tarihin hiçbir evresinde ne Osmanlılar ne Persler ne de bir bütün olarak İranlılar ve Türkler birbirleriyle dost olamamışlardır. Hep birbirlerinin mezarını kazmışlar. Ama ne zaman ki Kürd Halkı söz konusu olmuşsa, bu kanlı bıçaklı düşmanlar husumet, çelişki ve problemlerini bir kenara bırakıp, 'Bu Kürd belasını nasıl bertaraf ederiz' noktasında bir araya gelmişler ve ortak hareket etmeye başlamışlardır. Böylece de başarılı olmuşlar.

Kürd ve Kurdsitan halkının geleceğini kendi çıkarları ve gelecekleri doğrultusunda bertaraf etmişlerdir.

Kuşkusuz bu başarı, onların çok akıllı ve zeki oldukları anlamına gelmiyor. Ama bizim basiretsiz ve öngörüsüz olduğumuzu fazlasıyla gözler önüne seriyor.

Bu davranış biçiminden, bu siyasi öngörüsüzlükten ve basiretsizlikten Kürd siyasetçilerinin, grup ve partilerinin kendilerini kurtarmaları gerekir.

Bu anlamda tarihin sayfalarını karıştırıp, yüz yıllar ve hatta on yıllar öncesine gitmeye gerek yok; sadece son beş yılı hatırlayıp, Türkiye'nin Suriye, Irak ve İran'a karşı izlediği düşmanca siyaseti kafamızda canlandıralım.

Hepimiz canlı tanığıyız ki adı geçen güçlerin birbirleriyle boğazlaşmaları an meselesiydi.

Peki şuan ne durumdalar?

Ben söyleyeyim: aralarındaki karşılıklı bütün kırmızı çizgileri pembeleşmiş, aynı cephede, omuz omuza can-ciğer olmuşlar.

Niye?

Çünkü karşı cephede tarih bilincinden yoksun, hafızası sığ ve geçmişinden ders çıkaramayan Kürdler var.

Şimdi, öncelikle aydın ve siyasetçilere soruyorum:

Tarihin hiçbir döneminde dost olamayanlar, bize karşı yekvücut olabiliyorlarsa, biz kardeşler niye el ele veremiyoruz?

Biz ki aynı kültürün, aynı toprakların çocuklarıyız, biz ki aynı saldırıların mağdurları ve onlarca soykırımın kurbanlarıyız.

Neden böyle oluyor?

Vallahi biliyorum, Kürdlerin topu, silahı yoktur. Ama istersek, kullanabileceğimiz çok sayıda ve daha güçlü araçlar yaratabiliriz. Organize olmak, bunların başında gelmektedir. Organize olmayan bir toplumda, dışarıdan yönelen bir tehdit hiçbir kesimi ve sınıfı tehlikeden muaf tutmaz.

Organize olmak, örgütlenmek, siyasi bir uğraştır. Sağduyu ve akıl ile yapılan bir iştir.

Siyaset tarzında bu nitelikler hayatın içinde ortaya konulmadığındaysa zaafiyet ve esaret kaçınılmaz hale gelir.

Mesela, dün 'seni başkan yaptırmayacağız' dediğiniz kişiyi Sultan yaptığınızı görürsünüz. Tacı başına böylece geçirdiğiniz zattan kurtulmanız kolay olmayacaktır. Bunun için bedel ödeyecek kaynaklarınız tükenmişse, beklemekten, hatta ona boyun eğmekten başka çıkar yolunuz kalmaz.

Halbuki, bu kadar çaresiz ve umutsuz olmaya gerek yoktur.

Şu hususun altı çizilmelidir: Başkan yaptırmayacağız, klişesiyle, Sultan yaptırdığınız zatı, tahtından ancak Kürdler indirebilir.

Ben buna bütün içtenliğimle inanıyorum ve sizlerin de inanmasını isterim.

Ama bir şartla mümkün; partili, partisiz bütün kürd siyasetçi, aydın ve akademisyenleri bütün örgütsel ve bireysel kaygılarını bir kenara bırakıp, bu iş için çalışmaları gerekir. Öncelikli görev ve hedefleri "Devrim" olan parti ve örgüt sahibi dostlar 2 yıllığına 'devrim' görevlerini askıya alsınlar. Parti kimliklerini bir kenara bırakıp, birbirlerine karşı hiçbir partisel çıkar ve kaygı taşımadan, 2019 seçimleri için iliklerine kadar bedel ödeyen bu halkın huzuruna birlikte çıksınlar. Halkın taleplerine, güvenliğine ve geleceğine sahip çıktıklarını göstersinler.

Halk, o zaman gereken her türlü desteği ve fedakarlığı yine yapacaktır.

Halkın güvenini sarsan, ona zarar verenler; bunu telafi etmek zorundalar. Çok açık ki halk şimdi A,B,C partisi ayırmaksızın, bütün siyasetçilerden küsmüş durumda. Halk, siyasetçilerin, ufuksuz aydınların ve devşirme akademisyenlerin yaptığı yanlışların bedelini ödüyor.

Bu gerçekleri görmeli ve olan bitenden payımıza düşen hataları cesaretle kabul etmeliyiz.

Yaşanan süreç, şimdiye kadar başvurduğumuz klişelerle izlediğimiz yol ve yöntemlerin bizi siyasi açıdan halktan kopardığını ve zayıflattığını gösteriyor.

Partimizi, örgütümüzü ve ideolojik değerlerimizi kendimizin dışında olanlara dayatarak bu durumdan çıkamayız. Bu akıl dışı bir yaklaşımdır da. Halk bizim ideolojik inanç ve kalıplarımıza uymayacak kadar farklı sosyolojileri barındırmaktadır. Farklı yaşam biçimleri, düşünceleri, inançları ve çıkarları temsil eden kesimlerle bir bütündür. Halka, bu çerçeveden yaklaşmayan hiçbir siyasi hareketin halk için yapacağı veya söyleyeceği bir sözü olmaz.

Bu sığlıktan, bu akıl dışı yaklaşımdan Kürdlerin kurtulması gerekir.

Amaç gerçekten bir şeyler yapmaksa, yukarıda söylediklerimi başka ifadelerle tekrarlayarak asgari düzeyde birlikte neler yapılacakları hatırlatmakla yetineyim: Kürdleri ona buna angaje etmeden, onun bunun yedeği haline getirmeden; kısa vadede atılacak adımlar vardır. On yıllardır ulusal birlik, ulusal cephe, ulusal kongre, ulusal parlamento gibi stratejik kurumların oluşması için uğraşıp duranlar oldu. Bu uğraşlar hiçbir sonuç vermedi. Gerçekçi olmadığı için. Burnunun dibindeki sorunları çözmek yerine uzak hedefleri halkın gündeminde canlı tutmaya çalışmak, iyi niyetin belirtisi değildir. Halk bu niyeti kolay anlar. Halk daha çok güncel yaşamına ilişkin sorunların çözümüyle, kısa vadedeki beklentilere ilgi duyar. Genel ve yerel seçimlere halkın ilgisi ve beklentisi genellikle bu tarzda olur.

Siyaset, halkın eğilim ve beklentileri doğrultusunda sorumluluk alan bir uğraştır.

Halk bu iktidardan kurtulmak istiyor. Siyaset buna göre adım atmalıdır. Halk yerel yönetimlerde kendine yakın, kendi içinden çıkan gerçek temsilcilerini görmek istiyor. O halde siyaset, bu hedef doğrultusunda 2019 seçimlerine bugünden hazırlık içinde olmak zorundadır. İktidar ve sistem partilerine karşı tek tek partilerin gücü olmadığına göre, seçimlerde ittifak halinde olmalarından başka başarılı olmanın bir yolu görünmüyor.

Durum böyleyse, siyasi partilerimiz, grup ve örgütlerimiz, aydın ve demokratlarımız iki yıl da böyle bir önemli görevi önlerine koyarak birlikte iş yapma ilişkisini denemelerinde fayda bulacaklardır. Faydayı bölüşme kültürünün gelişip güçlenmesi, ardından daha uzun vadeli işler için farklı düzeylerdeki farklı birlikteliklerin yolunu açabilir.

Ulusal birliğin köşe taşları da böylece döşenmiş olmaz mı?

 
 
 

Commenti


SON YAZILAR

Federalistler

© 2023 by Kathy Schulders. Proudly created with Wix.com 

  • Grey Twitter Icon
bottom of page